ALLLAH’IN EMANETİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?
- Sinan Dolayman
- 16 Eyl 2024
- 2 dakikada okunur

“Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab, 72)
Doğadaki mükemmel dengeyi, kusursuz düzeni doğanın kendisinin yaptığını veya bir tesadüf eseri olduğunu düşünmek büyük bir haksızlık ve bir cehalettir. Allah şuur sahibi insanlara evrendeki dengenin bozulmaması, düzenin korunması görevini vermiştir. Yukarıdaki Kur'an ayeti bunu anlatmaktadır. Eğer insan bu sorumluluğu yüklenmezse, her şeyi tesadüf eseri gören veya her şeyin doğanın bir eseri olduğuna inanan materyalistler gibi zulüm ve cehalet içerisine girmiş olur.
Başka bir Kuran ayetinde yeryüzüne Allah adına sahip çıkacak üstün şuur sahibi kişiye “Halife” deniliyor:
“Hani Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife yapacağım’ demişti.” (Bakara, 30)
Halife, Allah adına oraya sahip çıkan demektir. Yeryüzünü Allah “Kendi ruhumdan üfledim” buyurarak oraya sahip çıkmaya layık ve ehil hale gelen şuur sahibi insana emanet etmiştir. Diğer bütün canlı – cansız varlıklardan ayırt ederek seçtiği şuur sahibi insana bu yetkiyi vermiştir. Bir Kur'an ayetinde Yüce Allah emanetin ehil olanlara verilmesini şöyle emrediyor:
“Şüphesiz Allah, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” (Nisa, 58)
Dünyamızda yaşanan bugünkü tüm kargaşalar, savaşlar, sosyal bunalımlar, maddi krizler ve ahlaki dejenerasyon yeryüzüne yani Allah'ın emanetine sahip çıkılamadığını göstermektedir. İşte tüm bu olumsuzlukları Allah'ın halifesi görevini yüklenen gerçek vicdan sahibi insanlar çözecektir.
Bu kutlu şahıslar, ne zaman bir fitne ateşi yakılsa onu söndürürler, kötülüğe iyilikle karşılık verirler ve hep af yolunu tutarlar.
Her devirde zalim, baskıcı, küstahça büyüklük duygusuna kapılan insanlar yeryüzüne sahip çıkmak istemiştir ama onların insanlığa acı ve ızdıraptan başka bir şey getirmediği görülmüştür. Allah bu kutsal görevi ona layık ve ehil olan kullarına vereceğini vaat etmiştir. Müminlerin arkasından tuzak kuran, oyun ve entrikalar çeviren, onları güçsüz düşürmek, zayıf bırakmak, dağıtmak arzusuyla hareket edenleri Yüce Allah şöyle uyarıyor:
“Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Oysa tuzak tümüyle Allah'a aittir. O her canın ne kazandığını bilir. Kâfirler de bu yurdun sonunun kime ait olacağını bilecekler.” (Rad, 42)
Yeryüzünün takva sahiplerine vaat edildiğini görmekteyiz:
“İnkar edenler kalplerine taasubu (büyüklük hissi), o cahiliye taassubunu koyunca Allah da Elçisine ve müminlere kendi güvenini (sekine, iç huzuru) indirdi ve onları takva sözüne bağlı kıldı. Onlar da zaten buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir.” (Fetih, 26)
Bu ayetteki inkarcıların tutucu, birbirini koruyan büyüklük duygusuna karşı Allah, halifesinin ve onunla beraber olan müminlerin nasıl bir iç huzuruna sahip olduğunu karşılaştırmış. Taassub ve hırs sahibi hasetçiler öfke ve oyunlarına mağlup olacaklardır. Takva sahibi, Allah'ın emanetine sahip çıkan Elçisi ve onunla beraber olan müminler galip gelecektir. Çünkü onlar buna layık ve ehil olanlardır. “Bu bir lütuftur, onu Allah dilediğine verir.”
Yaşadığımız bu dönemin tüm alametleri bize ahir zaman içerisinde olduğumuzu göstermektedir. Allah'ın emanetine sahip çıkacak olan Allah'ın halifesi ve yanındaki müminlerin emanete ehil ve layık olarak ortaya çıkacağı güzel günlerin arefesindeyiz inşaAllah.
“Onlar onu uzak görmekte biz ise yakın görmekteyiz. (Mearic, 6-7)
Commentaires